bu yazinin edit'lenmis hali food&travel 2008 kasim sayisinda yayinlanmistir:))

Hindistan onca sefaletin içinde kendini bile şaşırtır derecede ihtişamlı,lüks,modern yüzlerce otele sahip bir ülke…

Ben de bunlardan birkaçında kalma fırsatına sahip oldum..
Aklıma ve gönlüme en çok yer edenler arasında Trivandrum da bulunan Leela Kempinsky otel oldu.

Otele varırken sizi içine alan doğa,yol boyunca güleryüzlü ve ilgiyle bakan Kerala halkı, ardından yüksek tavanlı,ferah lobisi ve çeşit çeşit Hint figürleri ile hemen sizi havaya sokan, yere kadar camlarıyla hemen kendini sevdiren otelde giriş işlemlerini çabucak bitirip odaya hızla yerleşerek bikinimi ve en rahatından bir elbiseyi üzerime geçirip oteli keşfetmeye çıkmak için sabırsızlandım..

Yarım saat sonra Hint Okyanusuyla bütünleşir gibi duran havuzun kenarında hayranlıkla oturuyordum..

Saatlerle yarıştığım için az zamanda çok işler başarmalıydım…

Odadan çıkmadan çoktan akşamüzeri 6 da yaptıracağım masajın randevusunu almıştım.

O saate kadar Hint Okyanusu benimdi..
Havuza girmek altımda uzana Hint Okyanusuna ayıp etmek olurdu…

Kendimi onun kucaklayan sularına bıraktım..
O gün şansıma dalga yoktu ve su ne sıcak ne soğuktu..
Tam kıvamında benimle bir hareket ediyordu..

Ürpertmeden,ürkütmeden..

Hintli adamlar,kadınlar ve çocuklar bembeyaz tenimden ötürü ilgi ve merakla bana bakıyordu ve hepsi bembeyaz gülümsüyordu..sonra bir kısmı uzun bir ağacın gövdesinden yaptıkları sala doluşup denize açıldılar.

Bu kez arkalarından bakan bendim..

Okyanusun damlaları üzerimde kuruyadursun ben ineğini yıkayan adamın, palmiyelerin,sincapların,şezlonga bir konup bir havalanan kocaman kargaların,kayalıklarda sanki düzenlenen bir ayin sonrası kalan tek şahitlermiş gibi dizili renkli kumaş parçacıklarının fotoğrafını çekmekle uğraşıyordum.

Gün kendi hızında,ne hızlı ne de yavaş,akıp gidiyordu..

Masaj saatimin yaklaşmakta olduğunu gölgelerin uzamasından anladım..

Zamanı güneş göstersin istedim…

Spa bölümüne giden yol bahçelerin içinden geçmekteydi..bahçede ayrı bir binaydı..

Ağacın cilalnmış,zımparalanmış ve masaj odasına yatırılmış gövdesine yorgun bedenimi bıraktım..

Zihin hala küçük oyunlar yapmaktaydı..sonunda o da kendini ağacın ve odanın huzuruna bıraktı..

Masaj sonrası yağlı bedenimi yıkamam için minik şampuanlar avucuma konularak yanları kapalı, üzeri çatısız ve dolayısıyla ağaçları gördüğüm duşa yollandım..

Açık havada kaygılar,sıkıntılar yağla bir olup vücudumdan akıp gittiler sanki..

Akşam güneşi, aklımda seyahat kataloğu fotoğrafı imgesini kuvvetlendirerek rüzgardan eğilmiş, iki uzun palmiye arasında alçalırken günümün nasıl geçtiğini soruyordu.

Makyajsız,uykusuz,uçuş ve masaj sonrası arkamda bıraktığım günün yüzüyle ben de ona gülümsedim..

Otelin sahile inen dar sokağında başında ananas sepetiyle yolu tutturmuş ‘sarili’ kadının adımlarının ardından okyanusun seslerine daldım,
aklımda bir Hindistan güneşi…

0 comments: